Wednesday, February 27, 2019

Lament

As if I could write a contemporary song
That cooks my feeling away
I bare you, you as a can on a bang
I did what can I dig
I can what I did dig
I could spark or talk with the mountains
Or can eat myself
With the taste of you
With the smell of winter,
And the song of the wind
I dig how much I can
I did how much I could breath you
You as a leeoow on the king
me as a horror scene
I could what can I be
You couldn’t as if
The singer of the most colorful forest
Or underground witches that lives
on the undo mountains
I did what can I bang on the can
I took myself
Went to that white river
Sing my own lament
since I ate myself
My flesh, bones, my brain.
I could do what I dig
I couldn’t -as if.
Voices of me
Some extended personas
As if it is particular river, forest or mountain
That spells in the name of the Inuit

27 Feb 19 - İstanbul

Sunday, February 17, 2019

composeroaaar

Uykuların kaçıyor ki;
spektral, punk belki çok harsh elektronik
Ya da tintinnabuli.

Medusa

-Ayin parçası
-Lynch parçası
-cocoon
-contemporary lux astern ve medusa

Sunday, February 10, 2019

Geçti ki kalsın kış

Kabuklarımı kaldırdım, kendimi karşıladım
Kendimle tanıştım, gülüşüm ayna
Az geleni çok, çok geleni aza dönüştürdüm
Yağmurların sevgiye yağdığını
Islattıkça renginin değiştiğini gördüm.
Nefesim bahçelerim ve güneşlerim başka kıyılardayken
Ben yine de denizin altında
Donmuş gölün ortasında şarkılarımı söyledim
Başka adalardan ve başka yıldızlardan geldi
Her biri başka bir gerçeklikte güzel
Her kıyıda bıraktığım başka bir an var
Beni daha çıplak, daha yalnız ve daha güzel kılar.
Kendi eksenimde dönüyorum
Aramayı unutuyorum ki bulayım
Dokunduğum karlar kış, yendiğim balıklar donmuş,
Eriyen karlar yüzeylerimi doldurmuş.
Sen gelesin ki gideyim
Sen yok ol ki aradığımı unuttuğumu hatırlayayım ey gök
Yıldızları gömün ki lavlar beni kendime hatırlatsın
Yüzyıllar boyu.
Hava ve sudan konuşayım demirden yapılmış gemilerle.
İçimde bir kuyu, derin, dip, dünyanın döndüğüne emin.
Geçiceğini bildiğin bir şarkı söyle
Sesin çıkmasa da, nefes alamasan da söyle
Kimse duymasa da var eyle.
Ve ben başka bir çekim alanında duyamazken de hissettiğim kuşlara, başka evler olduğunu hatırlatıyorum. Deniz altında da yaşam var, daha henüz yapıcak çok sey var.
Ben kendimden çok korkuyorum, korkularımdan korkmuyorum artık, korktuklarımla ve koltuklarımda resimler çizerken,
Donmuş bir gölün ortasında hayallerimi sayıklıyorum.
Lavlar beni kendime hatırlatsın yüzyıllar boyu,
Ben eriyen kışın altında okyanuslarca nefes olmayı diliyorum.
Uçan kuş ve giden bir tren, gelen bir yıldız ve parlak bir düş.

9.2.19 deniz /heybeliada

S(k)armaşık

Bilinc en karmasik, buyuleyici ve korkutucu alan. Dibi yok, sonu yok, sınırı yok gibi. Katmanlar içeri doğru aşağı ve aynı zamanda yukarı doğru genişliyor. Etik, güdü, görü, bilinç ve bilinçdışı aynı düzlemde muhakeme ediyor. Aynı duruma verdiğin birden fazla tepki var. Dışarıya sunduğun, bedeninin verdiği tepki, rüyalarındaki karşılığı, bilinçdışı kararların, etik ve güdü düzeyinde - veya kollektif bilinç ya da gen aktarımı ile var ya da yok ediyor; ya da her ikiside. Aynı anda başka kararlar alıp farklı düzlemlerde bu kararların her birinin sonuçlarını yaşamaya devam ediyoruz. Kendi paralel evrenlerimizin her birinde her seçeneği yaşamaya devam ediyoruz aynı evre- nin içinde.
Devir sağlanıyor, herşey devinimini ve devirini tamamlıyor. Her tamamlanan yeni bir tane yaratmak için bitiyor. Herşey yaşamak için önce ölüyor. Devinim biz devam edebilelim diye var. Saat gibi. Her küçük devre bir başkasını döndürüyor; her dönüş başka bir neden ve sonuç ilişkisi kuruyor.
Her neden aynı zamanda sonuç yaratıyor. Her sonuç nedeni ile beraberinde geliyor. Neden olan aynı zamanda başka bir devinimin sonucu ve aynı zamanda nedeni oluyor. Tıpkı saat gibi.
Beden dinliyor- bilinç dinliyor.
Nefes ve su bedenimizi temizliyor.

22 ekim 2017/ İstanbul

Hide and Seek

A little kiss
To make you king
Presence of the movement
That is how we talk about space and time
Emptying the space changing time by moving
I would recommend you to draw some circles and leave them all the time
Whenever you pass throughout the circles, draw another one,
But don't draw one for me.
Your jacket make me doubt about being alive,
Your distance is depending on my movement, my protection is facing with my courage of being stable.
Courage to keep and destroy simultaneously.
I destroy each time I create, I consume each time I produce, I hate each time I love
Based on my root, this is roof top.
This is co-located that;
I had space based love which wouldn't work each time.
So are you depending on time?
Hide and seek,
don't let me keep and destroy simultaneously.
Familiar ground would affect my sides and your kingdom
Entity based love and immanent. That is how I felt from the first side. That's how we loved each other every night.

22 Nov 2016/ İstanbul

Pusu

Kim mute etmis hislerimi
Kim kismis sesimi
Yüksekleri kisip gitmis sanki
Nope node
Kablolari kirmissin ki demek ki elektrik gecmez
Iletilmez iletisemez iletimsiz
Tahta koyarsinda isik yanmaz gibi
Oysa guzeldir kislar
Yaraticidir yaratandir
Etraf neden bugulu (gozlerim mi bugulu?)
Yokmussun gibi
Nefes alabilmisim gibi
Cigerlerim dolmus
Bogazima dugum
Vapur kenara yanasir
Yaklasik olarak simetrik
Sematik
Kirlangiclar
Kalp kirarlar.
Bosluk insani icne ceker
Yves klein bilir
Mavidir ki goremezler
Denizdir yanasiktir hafif sallanir
Dugumu saglamdir
Pusula hep guneyi gosterir
Hep kuzeye giderler
Yolculuk iki kisiliktir
Tek basinadir
Varlikta yoklukta titresir sallanir
Isik yuzeye carpar
Parildar
Gunduzleri gunes
Geceleri ay vardir
Bazen soguktur
Bazen ilik
Iliklerine kadar derindir
Teninin alti kadar puslu
Tuzlu
Uzaktadir kesfedilmesi gereken
Icerdedir haritasi vardir
Yol gosterir
Uzerinde isaretlenmis yerler
Topragin alti koklerine kadar yakindir
Kokleri yakisiktir
Yaklasik olarak mupteladir
Gecmisten gelmistir
Sekerdir dostur
Artik yoktur
Yaniktir, derindir, hislidir.
Kamburu vardir zorluklarin
Kalindir kitaplar
Ogrenilecek seyler vardir
Kiyilar ve boyalar
Bir kac set ile muzik yapabilirsin oysa ki
Parlak ya da mat duyulabilir oysa ki
Koprume yakin calar
Bende vicir vicir ses cikaririm
Oysa temizdir sesim
Icmesem meleti belki
Biraz dogru nefes alsam
Dogru yere baksam
Kendimi gorsem
Ama yok!
Gonul oyle calismaz ki istese de ister mi ki (Dalgalı buralar)
Sallantili
-Midem bulanir
Asili kalmis gibi degil de asilmis gibi
Bogulmus
Patlamis, parcalara ayrilmis gibi.
Her bir organim baska bir yere dagilmis gibi
Hepsi yuzume bulasmis gibi
Cigerime dolmus
Gozlerime akmis gibi
Guler oysa yuzum
Aya bakar
Gunese cikar
Bulutlara karisir
Yine de zor bazen nefes almak
Tutkularin ucu egimli yollara bagli
Egimli insanlar
Kirik bazi kablolar hala.
Bir agirlik noktasi olmadigindan beri
Daha rahat icim dengem
Vucudum.
Yine de do cok tekrarlar bazen
Agirlikmis gibi.
Severim sarilirim
Sonra kacarim
Ruheya- kokar
tutsu kokar, deniz kokar
Icimin icinden disimin disi
Kabuklari kirik ama duvarlari sert
Duvarlarim sert.
Oysa guzeldir elleri
Burnumda da tutse
Kıyıya varamasa da
zaten bencil kirik ya da sert
Kocaman agir soguk yorgun
Yok oyle seyler.
Agirliklari atip batmamak varsa da
Yeni kiyilar
Harita ve pusula( yol bulayim diye
Gunesteki golgem (saat kac diye)
Varsin cigerlerime okyanuslar dolsun
Varsin tuzlu su soguk olsun
Varsin baliklara yem olsun
Varsin balik olsun.

22 EKİM 2015 PERŞEMBE/ İstanbul

Almost blue

Kalış-

Kalmış

İkincil baskınlar.

Herşey yerçekiminden doğarmış
Denge ya da ekosistem.

Az olan çok
Çok olan az
Hatta yokmuş.

Kuvvet ilacı ya da uyarıcı etki.
Vurgu ya da vurgun.

Durgun denizler de bir parçası
Küçük böcekler de.

Havada asılı durur
Aşağı doğru çözülürmüş.

Beklenti yaratmış.
Ya da beklemekten yaratmış

Nerdeyse bahar olurmuş,
Nerdeyse mavi.

-Kalış.

25 Mart 2015/ İstanbul

écorce

l’odeur de la terre,


racine de la existence.



fréquences.



l’aura de l’arbre



Les lumières de l’hiver. -aurores boréales



Je ai un chandail sur moi.



moi



-mooi



7 déc ‘14

Rayhaneh Jabbari

kadinlar dogurmaz

ya da dogurulmaz
ipler asla kadinlara dolanmaz
ah ancak lak laktir
onsuzdur. sonsuz diye birsey yoktur
oyle birsey yoktur ya da oyle birsey yoktur.
(burasi biraz politik)

-
early tuesday 
yl is yarning and yelling
she has never burn again.
bond or under the tree of bo
she will never born again.


27 Ekim 2014/ iran- istanbul

Na-to-ra

Pocahontas: [explaining her dream to Grandmother Willow] Well, I’m running through the woods, and then, right there in front of me, is an arrow. As I look at it, it starts to spin.
Gradmother Willow: A spinning arrow? Ooh, how unusual.
Pocahontas: Yes. It spins, faster and faster and faster, until, suddenly, it stops.
Gradmother Willow: Hmm. Well, it seems to me, this spinning arrow is pointing you down your path.
Pocahontas: But, Grandmother Willow, what is my path? How am I ever going to find it?
Gradmother Willow: Your mother asked me the very same question.
Pocahontas: She did? What did you tell her?
Gradmother Willow: I told her to listen. All around you are spirits, child. They live in the earth, the water, the sky. If you listen, they will guide you.
Pocahontas: I hear the wind.
Gradmother Willow: Yes. What is it telling you?
Pocahontas: I don’t understand.
Gradmother Willow: Que que na-to-ra, You will understand, Listen with your heart, You will understand, Let it break upon you like a wave upon the sand.
Pocahontas: It’s saying something’s coming. Strange clouds?
Gradmother Willow: [When Pocahontas Of Climbing Up On The Tree in Gradmother Willow All Animal Friends On Pocahontas Of Up In Heaven When Takes Of Hand Trail Up On That in Pocahontas And Meeko And Flit Of Screaming At He Was Rescues in All Animal Friends When Run Away] Listen with your heart, You will understand.[explaining her dream to Grandmother Willow]
Gradmother Willow: What do you see?
Pocahontas: [Pocahontas When See He Was Eyes Looking On The Tree in The Secret Here The Ship That in The Forest Of Birds On That] Clouds. Strange clouds.

15 Eylül 2014 / Kabak

Sobe

Gercek oluyor,

kucukken hayal ettiklerimin kollarindayim

hayallerim genisliyor

noronlarimin yaydigi elektrik

bana circir boceklerinden bahsediyor.

kizilderili bir amerikali

ve caldigi ustu derili ve boyali drum'i

sanki circirboceklerini anlamami sagliyor

sanki ilk iletisim onlarla degilmis gibi.

yildiz olmak isterken gordugum beyaz boyali kabile kadinin yuzunde

halüsinojen ya da halüsinasyon degilken

yildizlardan yayilmak, ya da yildizdan sizmak oldugunu ogreniyorum

yildiz gibi

yildizla ilgili

yildizlara ait

yildizli.

bu sefer hissettigim titresimden korkmuyorum

uyurken gittigim yerlerden ve seni seviyorum dedigim insanlardan korkmuyorum

bi tankta uyaniyorum

su dolu bi tank

ici tuz dolu ve ben cirilciplak

daha once de geldim buraya ben diyorum

cildim yanmasin diye bedenimi temizliyorum

gozlerimi kapatiyorum

daha derin nefes aliyorum

tipi dreamer in dedigi gibi

yasamimi kolaylastirmak ve titremelerimden kurtulmak icin

elementlerin en saf hali bedenimde dolasiyor

sonra uyaniyorum

baska bi yerde

baska bi zamanda

kabilelerin arasinda

yeniden avlanmaya basliyorum

yeniden konusmaya basliyorum dilini hic bilmedigim hayvanlarla

agaclarla

gunese tapiyorum bu sefer

ruzgara tapiyorum

topraga tapiniyorum

hangi gunesin daha uzakta oldugunu

gozumuzu teker teker kapatarak anladigimiz zamanlardan bahsediyorum

kuslarin hareketlerini ciziyorum

sanki hep ordaymisim

ya da hic yokmusum gibi davraniyorum

out of body experience

yildizlardan doganlar

kargalar balinalar tilkiler

beyindeki sinir uclari nasil yuzumuzu sonra vucudumuzu sever

nasil yukseltir

nasil goturur sonra nasıl geri getirir

guzel bir annenin taslardan yaptigi yuzuk

deli bi cocuk

tam da gordugu gibi pagan bi kolye

evdeki butun nesneler ayni anda icime doldular

ve aylardir bekledigim bahar ayini geldi

yildizlarla ilgili, yildiz gibi, yildizlara ait olan

butun hucrelerim soyledi

butun gozeneklerim

butun sinir uclarim

we are the children of sun

icinde trombon da vardi

gokyuzu de.

tam hayal ettigim gibi kirmiziydi, beyazdi, sariydi,kahverengiydi,

arkasi maviydi yesildi

tipki 1989 bahar ayini

tam da onlar gibi dans edermisim gibi

ilk parca, intro, giris

ilk siir, ilk soz, ilk su.

Mea culpa. mea culpa, mea maxima culpa.

Gercek oluyor oldugunu gordum (Though creates.)

hayal ettiklerim yakin (yuvarlak, hareketli ve sicak)

icimde ya da disarıda

beyaz fillerin oldugu yerlerde,

dans ediyorum

hemde hic alisik olmadigim sekillerde

rituelmis demek ki hep yaparmisiz

ne zaman unutmusuz daha cok nefes almayi

ne zaman unutmusuz titresmeyi,

ne zaman unutmusuz alfayi ve deltayi

obe

sobe



h.

28 Ağustos 2014, 22:51

Elyevm (mots)

Arîza: küçükten büyüğe yazılan yazı
Bâdi olmak: sebep olmak
Bera-yı tedavi: tedavi olmak üzere
Bilâhisset: cömertçe
Bilâzahmet: sıkıntısız
Bilâzillet: itibarlı
Cûşiş: coşku, coşma
Deruhte etmek: üstlenmek
Düstûr-i tarih: tarih kuralı
Efkâr: düşünceler
Elyak: layık
Elyevm: bugün
Esbâb: sebepler
Gayr-i kabil-i izah: açıklanamayan
Hâric ezmemeleket: yurt dışında
Hîn-i müzakerât: konuşma esnasında
Hodbînî: bencillik
Hodendîş: kendini düşünen
Hubb-ı nefs: benlik
İ’zâm: gönderilme
İbretâmiz: ibretli
İdame: sürdürme, devam ettirme
İfakat: iyileşme
İhbar-ı keyfiyet etmek: durumdan haberdar etmek
İhraz etmek: elde etmek
İhtimam: özen
İstisnaî: özel, ayrı tutma
İştikâ: şikâyetler
İştiyak: özleme
İzâc etmek: rahatsız etmek
Iztırar: çaresizlik, mecburiyet
La-akal: en az
Ma’yûb: ayıplanmış
Mali müzayaka: mali sıkıntı
Marazî: hastalıklı
Mazhar olmak: layık olmak
Mehmâemken: mümkün olduğu kadar
Mesârif: Masraflar
Meserret: sevinç
Muavenet: yardım
Mufassal: ayrıntılı
Muhayyir-ül-ukûl: akıllara durgunluk veren
Mukarrer: kararlaştırılmış
Mukavemetsûz: dayanılmaz hâle getiren
Muttali olmak: öğrenmek
Muvacehe: ön, karşı
Mübtela: tutkun
Nâciz: değersiz
Nâdürüstî: yanlışlık, haksızlık
Nâzım: düzenleyen
Rabıta: bağ
Ref’ etmek: geçersiz kılmak
Rüfeka: arkadaşlar
Sâdedil: temiz kalpli
Şerait: şartlar
Ta’zîmât: saygılar, hürmetler
Taalluk etmek: ilgilendirmek
Tathîr etmek: temizlemek
Te’diyât: ödemeler
Te’kid etmek: yinelemek
Tebşîr etmek: müjdelemek
Tefelsüf: felsefî sözler etme
Terdîd: geri çevirme
Tesanüd: dayanışma
Teseyyüb: kayıtsızlık
Tevakkuf: durma
Tezyif etmek: alay etmek
Ulüvv-i cenab: cömertlik
Vaziyet-i maliye: mali durum

21 Temmuz 2014

Öküz Gözü

Yüzyıllar önce de varmış "birileri". Öküzün boynuzundaki tepside yaşarmış insanlar. Öküz ne zaman sinirlense boynuzlarıyla büyük yıkıcı depremler yaratırmış. İnsanoğlu öküzleri yolda otlarken gördükten sonra güneşe sarmışlar. Güneşten o kadar korkmuşlar ki geceleri yapmışlar kötülükleri, pislikleri. Ortaya çıktığındaysa, şeytana atmışlar suçu. Şeytanlardan korunmak için melekleri yaratmışlar.



Ölümden korkmuşlar, "yeniden doğumu" yaratmışlar. Eşyalarıyla, hikâyeleriyle, evleriyle gömülmüşler. Uzun zaman geçmiş bakmışlar ölenlerde geri dönüş yok başka bir yere gitti demişler çok uzaklara. Her şeyin en güzel olduğu o yere.. İnanmayanların cezasıysa kendi icat ettiğimiz ateşte yanmak olmuş. Sanmışlar ki günahlar(!) adaklarla temizlenir. Kendileri yerine başkalarını 'ateşe' atmışlar.
Düşünen beyinler ağaca, güneşe, aya tapmamaya başladığında tek çare Zeus'a, Tengere Kayra Han'a Ra'ya inanmak olmuş... İnsanoğlu yetmezmiş gibi şimdi de tanrılar savaşmaya, üstünlüklerini kanıtlama çabasına girmeye başlamış..


Tanrılar arasındaki bu üstünlük mücadelesi insanları yıldırmıştı. Birileri çıktı "ben tanrının parçasıyım tanrı her yerde" dedi. Söylerken yukarılara bakıyordu. İyilik üstüne kurulu, daha mantıklı bu görüşe tüm insanlar yürekten inandı. Bu uğurda birbirlerini katletmelerine bile aldırmadan durmadan yayıldılar. Çeşitli adlarla çıkan bu yeni dinlerin hepsi insanlığın ihtiyaçlarını tatmin etmişti. Çünkü beyinlerinin %10 unu bile aktif kullanamayan insanoğlunun acıları dinmişti. Kızlarını kaybeden aile onun iyi olduğunu ve bir gün yeniden göreceğini bilerek yaşıyor, fakir dualara sığınıyor, sorgulanan tüm soruların cevabı açıklanıyordu.
Yarattıkları dinin bile değerini bilemeyen insanlar, gücü egoyu "kişisel" gelişimde buldu. Zamanla zenginleşen din adamları ülke üzerinde tek otorite oldular. Gelişim durdu. Haklılardı; inanmak giderek zorlaşıyordu. Oysa Platon dinle bilim iç içedir dememiş miydi? Öyle olmasa öğrencisi Aristoteles, tüm gezegenlerin Dünya etrafında mükemmel dönüşünü başka nasıl açıklayabilirdi? Aristoteles gökyüzündeki evrenin sonsuza dek aynı kalacağını söylemişti. Ta ki Kopernik gezegenlerin hem Güneş'in hem de kendi etrafında döndüğünü söyleyene kadar. Nedeni de vardı; merkez çekim kuvveti. Mükemmelik bozulmuş, ilerleyen bilim yerleşik dini geçmişti. Cennetin artık para etmemeye başladığı sıralarda rahipler engizisyon mahkemelerini kurdular. Galileo' yi bile düşüncelerinden vazgeçiren(!) bu mahkemeler başka taraflarda buharlı makineleri kabul etmeyen yöneticiler olarak görüldü. Newton'un yerçekimi kanununu bulmasıyla dinle bilim tamamıyla ayrıldı. Başlangıçta insanların doğru yaşamaları için yarattıkları din artık yetmeyince sıra yok etmeye gelmişti. Kendi yazdıkları hikâyeye inanan insanlar inanmaya hep devam ettiler. Çünkü hala ölüyorduk, hala tüm soruların cevabını bilmiyorduk,fakir hala fakirdi..
Din ile kandıramadıkları diğer küçük insanları ise ırkçılık duygularıyla böldü bu küçük insanlar. Kendilerine isim taktılar Kürt,Türk,Alevi, Cerkez,Alman,Yahudi,sol,sağ.. Birbirlerini öldürerek kahraman oldular, karşıdakileri tanımadılar üstün oldular, nefes almalarına bile izin vermediler bazen. Hakları,özgürlükleri,eşitliği önemsemediler..Belki de hiç bilmiyorlardı.


Oysa yüzyıllarca savaşlarla dinlerle ne kadar da çok vakit kaybetmişlerdi. Çaba başka yönde olsaydı belki tüm hastalıklar son bulurdu (hastanelere doktorlara gerek kalmazdı), insanlar okudukça sevgiyi tanır anlardı. Kısa süreli maddi zevkler uğruna bencilce yaklaşmaz, eşitliği savunurlardı. Böylece suçlar işlenmez, kurallar konulmaz, bunu denetleyen polise askere mahkemelere haliyle avukatlara gerek kalmazdı. İnsanlar, doğdukları anda üstlerine yapışan kimliğin komik savaşını bir kenara bırakır, dünyadaki açlığa, eşitsizliğe, doğaya verilen zarara yönelirdi. Gösterişe gerek duymayan insanlar süse yönelik eşyalar üretmez, rekabete ve aşırı tüketime dayanan bir ekonomi uygulanmadığı için satıcı ve reklamlara da gereksinim duyulmazdı. Üretim hizmet adı altında olduğu için sınıflara ve sendikalara da gerek kalmazdı. Devlete, hukukçulara, politikacılara gereksinim duymayan, bürokrasinin olmadığı bir toplum hayal edin. Irksal bölücülüklerin olmadığı, din adı altında baskıların hissedilmediği, bir toplum. İnsanlar böyle bir toplumda küçük insan düşüncelerini bir kenara bırakıp kendine döndüğünde, beyninin %100 nü kullanabilirse yaşayacağı sonsuz deneyimlerin var olduğunu görebilirdi. Belki de bütün bunlar var olsaydı dünya bir çağ atlardı.


Bunu bilen, düşünen beyinler ise artık beklemeyi ve sessizce ilerlemeyi öğrendi sanırım. Ta ki cevapları algılayabilecek beyinler gelişene, ölümsüzlüğü tadana, eşitliği öğrenene kadar.



19.05.2009

“830 Fireplace Road” John Yau (Variations on a sentence by Jackson Pollock)

“When I am in my painting, I’m not aware of what I’m doing”

When aware of what I am in my painting, I’m not aware
When I am my painting, I’m not aware of what I am
When what, what when, what of, when in, I’m not painting my I
When painting, I am in what I’m doing, not doing what I am
When doing what I am, I’m not in my painting
When I am of my painting, I’m not aware of when, of what
Of what I’m doing, I am not aware, I’m painting
Of what, when, my, I, painting, in painting
When of, of what, in when, in what painting
Not aware, not in, not of, not doing, I’m in my I
In my am, not am in my, not of when I am, of what
Painting “what” when I am, of when I am, doing, painting.
When painting, I’m not doing. I am in my doing. I am painting.

7 june 2014

hundred inuit words for snow-kar

tlapa powder snow
tlacringit snow that is crusted on the surface
kayi drifting snow
tlapat still snow
klin remembered snow
naklin forgotten snow
tlamo snow that falls in large wet flakes
tlatim snow that falls in small flakes
tlaslo snow that falls slowly
tlapinti snow that falls quickly
kripya snow that has melted and refrozen
tliyel snow that has been marked by wolves
tliyelin snow that has been marked by Eskimos
blotla blowing snow
pactla snow that has been packed down
hiryla snow in beards
wa-ter melted snow
tlayinq snow mixed with mud
quinaya snow mixed with Husky shit
quinyaya snow mixed with the shit of a lead dog
slimtla snow that is crusted on top but soft underneath
kriplyana snow that looks blue in the early morning
puntla a mouthful of snow because you fibbed
allatla baked snow
fritla fried snow
gristla deep fried snow
MacTla snow burgers
jatla snow between your fingers or toes, or in groin-folds
dinliltla little balls of snow that cling to Husky fur
sulitlana green snow
mentlana pink snow
tidtla snow used for cleaning
ertla snow used by Eskimo teenagers for exquisite erotic rituals
kriyantli snow bricks
hahatla small packages of snow given as gag gifts
semtla partially melted snow
ontla snow on objects
intla snow that has drifted indoors
shlim slush
warintla snow used to make Eskimo daiquiris
mextla snow used to make Eskimo Margaritas
penstla the idea of snow
mortla snow mounded on dead bodies
ylaipi tomorrow's snow
nylaipin the snows of yesteryear ("neiges d'antan")
pritla our children's snow
nootlin snow that doesn't stick
rotlana quickly accumulating snow
skriniya snow that never reaches the ground
bluwid snow that's shaken down from objects in the wind
tlanid snow that's shaken down and then mixes with sky-falling snow
ever-tla a spirit made from mashed fermented snow, popular among Eskimo men
talini snow angels
priyakli snow that looks like it's falling upward
chiup snow that makes halos
blontla snow that's shaken off in the mudroom
tlalman snow sold to German tourists
tlalam snow sold to American tourists
tlanip snow sold to Japanese tourists
protla snow packed around caribou meat
attla snow that as it falls seems to create nice pictures in the air
sotla snow sparkling with sunlight
tlun snow sparkling with moonlight
astrila snow sparkling with starlight
clim snow sparkling with flashlight or headlight
tlapi summer snow
krikaya snow mixed with breath
ashtla expected snow that's wagered on (depth, size of flakes)
huantla special snow rolled into "snow reefers" and smoked by wild Eskimo youth
tla-na-na snow mixed with the sound of old rock and roll from a portable radio
depptla a small snowball, preserved in Lucite, that had been handled by Johnny Depp
trinkyi first snow of the year
tronkyin last snow of the year
shiya snow at dawn
katiyana night snow
tlinro snow vapor
nyik snow with flakes of widely varying size
ragnitla two snowfalls at once, creating moire patterns
akitla snow falling on water
privtla snow melting in the spring rain
chahatlin snow that makes a sizzling sound as it falls on water
hootlin snow that makes a hissing sound as the individual flakes brush
geltla snow dollars
briktla good building snow
striktla snow that's no good for building
erolinyat snow drifts containing the imprint of crazy lovers
chachat swirling snow that drives you nuts
krotla snow that blinds you
tlarin snow that can be sculpted into the delicate corsages Eskimo girls pin to their whale parkas at prom time
motla snow in the mouth
sotla snow in the south
maxtla snow that hides the whole village
tlayopi snow drifts you fall into and die
truyi avalanche of snow
tlapripta snow that burns your scalp and eyelids
carpitla snow glazed with ice
tla ordinary snow

16 Kasım 2013 / Amsterdam

Bende solagim

O kadar guzel ki gozlerim doluyor.
Sen guzelsin diyorlar
İcimi goruyorlar.
Moonwalk'la catwalk'i birlestirmekten bahsediyorum, beni anliyorlar.
İstedigim rahatsiz edici sesleri cikarmakta ozgurum
Susmak kendi tercihim
Sessizkende ellerim var
Karlar yagarlar
Ustlerine basariz
Donuk soguk bi kiz
Ah icindeki gucu bilseniz
Sicakligi, isiyi, isigi
Ne yapacagi konusunda hic bir fikri yok; bu yuzden guzel seyler yapicagina inaniyor.
Goruyorlar gozlerinden
Gorduklerimi gormuyorlar
Baktigimi goruyorlar
Gorduklerimi gostermem icin heyecanlaniyorlar
Nasil yapicam diyorum
Karsima dans ayakkabilari cikiyor, fransiz kelimeler, elinde sacma aletlerle muzik yapan aptal sey, uzay mekigi gibi aletlere biseyler anlatiyorum
Ben bisey yapmadikca daha cok sey oluyor.
İzin verdikce ruzgara karisiyorum sonra ruzgarin kendisi oluyorum.
Etrafimdaki herseyi de beraberimde surukluyorum.
İnsanlari heyecanlandiriyorum
Baktigim yere bakiyorlar
Beni cagiriyorlar
Bilincsizligim karsisinda guluyorlar
Bilmiyorum demek ilk defa bu kadar guzel
Bu kadar gercek
Cunku
B il m iyor um
Her hece anlamli
Kelimeler muzige muzik ruzgara karisiyor
Ne guzel demis
Yasamak aldiginiz nefes sayisi kadar degil, nefesinizi kesen anlar kadar.
Nefesimi tuttugum kadar genisliyorum
Koklerim buyudukce
Dallarim daha yesil
Ve gokyuzu daha parlak.
Kis sarkilari yapmami istiyorlar benden
Subat hala en guzel ay diyorum
Benim gibi
Bazen az bazen cok
'eger dogru acidaysan basariya ulasirsin'
Bunu soyledigimde bana gulmeyecek tek bi insan taniyorum
O da beta oldu
Yok oldu
Ama hep orda
Solda
'a bende solagim:)'
Neyse ki cabalamamayi ogrendim
Kosmamayi, erken kalkmamayi, denememeyi.
Alexander ne guzel demis
Yapmayi degil yapmamayi ogrenmek. Durmayi, durdurmayi.
Bedeninin fazladan bisey yaptigini farkettiginde, tek ihtiyacin onu rahat birakmak
Biri seni yukariya dogru cektigini dusun dediklerinde
Tek ihtiyacin onu dusunmek
Bisey yapmana gerek yok, bi sure sonra kaslarin agriycak zaten.
Aliskin degilsin cunku
Sana kizsin demisler
Buyuk sirt cantalariyla
Herkesle esit ogrenmen icin seni bi yerlere gondermisler
Emeklemeyi unutmussun
Konusmadan su istemeyi
Kuslari gordugunde artik heyecanlanmamissin
Belki farketmemissin bile yukardaki bulutlari, yerdeki taslari
Sadece yurumussun
Varicagin bi yer var sanirken
Yol aslinda sadece gidiyor olmakmis
Sana cok calismani soylemisler
En iyisi olmani
Kusursuz olmani
De yi ayirmayi ogretmisler sana
Herkez dediginde duzelmisler
Andy ne guzel demis
Filmin en sevdigim yerleri kesip attigim kisimlar. Bence perfect olan sey cok sikici.
O yuzden hep kotu oyunculari oynatirmis. Cunku dermis ki
İyi bi oyuncunun bu senaryoya katabilecegi bisey yok.
En sevdigim sey imla hatasi yapmak
Kelimelerle oynamak
Yeni kelimeler yaratmak
Krimatolojik denge diye bisey yok
Aslinda var
Ve Orda herkes esit
cok seviyorum ben
İcimdeki gunesler
Dedim ya gorduler baktigimi
Gorduklerimi gormediler belki ama baktigimi gorduler
İnandilar
Kardan ev yapicagimi
Kuzey isiklarini gorucegimi
Haritadan muzik yapicagimi
Uzayin sesini duyduguma inandilar
Jupiterle iliskiye girdigimi
Venus oldugumu.
Hamurla oynamama, kuslara heyecanlanmama kizmadilar
H harfini sevdigimi soyledim
Ö yu cok sevdigimi
(icinde ö var diye olucaksin diyen biriyle tanistim)
Neden bulanik fotograflari ve anlamsiz yazilari sevdigimi anlattim
Icindeki londrayi,
Supernovayi
observatory'mi
Amsterdamdan venusumun gectigini soyledim
Organik bestemi
Ve 4. Boyutu
Sarki isimlerini bile soyledim, 
Sarki yok ismi var
O yuzden guzel seyler yapicagina inaniyor.
Ve Bi gun orda olucagimi soyledim
Nasil bilmiyorum ama oyle
I need to be there
Between moon and sun
Gulumsediler
Hosgeldin:)
Napicaksin simdi dediler
Sadece onun gercek cocuk olmak icin, mavi sacli perinin onunde yuzyillarca tekrarladigi gibi tekrarliycam.
Lutfenlutfenlutfenlutfenlutfenlutfen
Bisey hayal ettiginde
Kaslarin acimaya baslar
Oyle demis alexander
Ne guzel demis
O kadar guzel demis ki
Gozlerim doluyor.

25 Ocal 2013/ İzmir

Siir

Kis sarkilari kadar kar,
kar sarkilari kadar kis
Dustugu yerden kalkamayan insanlar
O kadar sicak ki elleri
Dokundugunda yok olursun
Oldugu kadar kis
Kis kadar sarki
Sarki kadar Kar

8 Ocak 2013/ İzmir

Lights

Feel how much you are beautiful
How much big
Deep Inside
Feel how much emotion you have
How much desire
See in their eyes
How much you are.
See how much connected
With the traffic lights
Realise why did you meet with him,her.
 
How much you are flower
How much bright sun you have inside
Bring the sun here
Connect to the venus
She is also here
1 2 3 4 5 6 1 2 3 4 51 2 3.

26 November 2012 / izmir

yoksa ben pembe pasta, yesil bankamatik ve cakil taslari

Her rengi gordum gozlerimde

gozlerimle gordum!!

Beyaz insanlar, parlak bi gunes

Pantolon cebinden beste yapilabildigini gordum.

Kirmizi koltuklar, pembe pasta, yesil bankamatik,

Gercekten mor renkte cocuk gordum

(Hemen asik oldum) (asik oldum)

Karelerden bakan.

Turuncu insanlar gordum,

Hepsi birbirinin (ayni) (aynisi)

Yine de sevdim, cok benimsedim.

Evlerin icleri kuru dislari islak

Insanlarin icleri kuru, dislari islak

Su ve sun seviyesinin altinda yasanabildigini burda ogrendim.

Burda cektim ilk bulanik fotografimi,

Yazdim ilk anlamsiz yazimi.

Hergun ayni yerden gecip

Farkli sesler duydum.

4:33 saniye yaklastim muzige

Ve bi o kadar uzaklastim.

Kirmizi kadinlar, (k noel de) (de) siyah insanlar (icleri beyaz siyah insanlar), gri kurutulmus mantarlar gordum.

Renkleri daha da parlak gordum (daha da parlak)

Hamurlarin insanlardan renkli olabiliceklerini burda farkettim ve kapali kapilar ardindaki hamur konseyini.

Insanlara sekil veren hamurlar gordum ve hamurlara sekil veren insanlar.

Seslere de sekil veren insanlar,

(seslere de)

Venusun transit gectigini, jupitere dokunabilecegimi. (io)

he nin pm halini yasadim.(ne guzel) ( ne guzel)

She ye dondum,

Sende guzelsin dedim

Her sabah yeniden dogarsin

Guzel kokarsin.

ters yonde dondugumu farkettim, (ven)

Ondan mi ittim? Ondan mi?

Bebopers,

Ritim tutamamayi ogrendim daha ust bi boyutakkadimi. (ritmimi dengelemeyi)

O ne idugu belirsiz dedikleri siyah ayakli beyaz kusu en cok ben sevdim.

Turkuaz organik bilim adami kusu, pembe yogurtlar, beyaz cay.

Yesil sigaranin tadina ilk bu sehirde baktim.

Karanlik konserler dinledim, 12345666778, karanlik insanlar tarafindan izlendim. (ne guzel)

Pesime takildilar,( karanlik oldugunda bicaklarlar beni) (beni

Ayak izlerinden tanidim,

(burasi biraz flat)

Hirsi hirsizliga donustu

Seklimi aldi,

Sevgilimin elini tuttu,

Yasadigim sehre yerlesti,

Okudugum okula yapis-

Opusmekten disleri sarardi

Saclari bile kivircik simdi.

Oteki berideki ve yandaki bulut.

Onunda bakisi karardi,

( bi saniye bile ayirmadi)

Hissinin uzerine toprak doktu, toprak oldu.

Uzerinde dinazorlar yasadi( dinazorlari severim)

Dinazorlar oldu, insanlar yerlesti.( insanlari sevmem)

O insanlar uzerine ev kurdu. Kaynaklarini tuketti, gunesinden yararlandi, sehre asik oldu, kendine ozel bi dunya kurdu, sende benimgibiler, lezbiyenresi, mailesetiredikler, apolitakicilar, anlayanmayanmisliklari anlayamanlar, zekalisarakar, verdimgiller, sekilsiz buyuk bedenler, sararmis disler, dol kokan saclar. Lavlar insan olamaz ki, o ancak filmlerden olur, olur mu? rahatlamak icin cd den yoga dersi acip topraga oturdugunda, altinda lavlarin oldugunu bilmek hem rahatsiz eder hemde enerjisini (yogasini) bu sekilde dengeler. (burasi biraz flat)

Oteki berideki ve yandaki bulutta,

Ici sonmus, disi kirlenmis ville volo. Merhaba ville volo, ben Christopher Columbus muyum ki? Lavlar Christopher Columbus olabilir mi ki? Yok yok o ancak filmlerde olur.

Hem isigimi takip edenlere soyleyin

ben karanlikta yol aliyorum. O isiklar yoldaki kucuk cakil taslarini gorebilmem icin varlar ve tatli solucanlari. Ben her gittigim yerden cakil taslari.

Bu da toplami

Bjork -yoga

Merkeze muzik yapmis.

Herkese muzik yapmis.

)

Ben yeni bi isik yaktigimda izimi kaybettiricem, yok olucam daireler cizicem. O zaman ucabildigimi anlasinlar sevgili yargic. Degil mi volo? Masumiyetim senin guna hi.

Burda insanlar kaynar, lavlar kahve icerler.

Ve burda

Sicak kis ve soguk dus severler.

Gokkusagini ilk goren kizi ilk ben gordum.

O gokkusagini ariyordu

Bense kizi.

(eskimo friend)

Ben soylemedim (soyleyemezdim kelimesi yoktu)

O dinlemedi (dinleyemezdi biseyleri dusunmekle mesguldu)

O, o yuzden gokkusagini arayan kizdi

Bende arkadasini bulan gokkusagi.

Ters yone giden iki balik, onlar en icimde.

8 bit ask yasadim

16 kere evlendim

82 kere bosandim

Ustume titredi

Altinda titrerdim

Kucuktum, sakinlestirdi.

1704 keresinde ask yasadim

Bana bi film izletti.

Eve miyim ben dedim?

Uyurken gulmeye basladi.

Evet oylesin.

Fjorden yolculugu yaptik.

Istanbulun ve almanca sarkilarin guzel olabilicegini orda ogrendim.

Ve dokunuslarin gercek olabildigini

(einstein yanilmis)

(1704) istanbullu cocukla.

Bi sehirde 40 pound kaybettim.

Ait oldugumu hissettigim bi sehirde.

Sokaklarinin genis ve tehlikeli olabilicegini,

Aksanlarini dinledim (ne guzel)

British cocuk.

Andy warhol'u gordum.

Aynisindan aldim

Merhaba Timeline. Seni tate taste.

Sen cok degerlisin.

Haritasini cizdim.

Kirmizi noktali beyaz harita.

(Aa harita hatira. (ne guzelmis)

Ilerde onun sarkisi olucak.

Dunyanin cizgi cizgi oldugunu gordum.

( nil yanilmis)

51° 28′ 44″ 0º 0' 0

Observatory.

Absorving.

Duzensiz alkislar duydum,

Ciplak cikan cocuk,

Akordion calan kiz, (cocuk cebi)

Hepsi arkadasim oldular.

Nasil huzur doldum.

1 2 3 4 5 6 1 2. 3 4 5 6 1. 2 3 4. 5 6

(bu bi beste) tesekkurler guzel british kiz.

Swidish sende cok degerlisin.

Arkadaslik etrafimi sardi.(ne guzel)

Time out.

Time outcu:)

Time outcular ayip seyler yaparlar

Ama siz yapmazsiniz cunku siz ayip degilsiniz' dedim.

Gittigim yerde benimle fransizca konustular. Lavlar fransizca konusamaz ki. O sadece filmlerde olur. Kisa saclarim ve , diz ustu coraplarim. bu sadece filmlerde olur. (gercek oldugunu gordum)

Gittigim yerde kayboldum.

Terkedildim, sokakta agladim, sizladim

Corabim, topuklu ayakkabim.

Bardagim.

En yogunu orda yasadim.

Ram cat, hem razzmatazz, pop bar

Hii dunyanin en guzel futbolunu izledim.

Hadi gel las vegasa gidelim. (Vull anar de nou)

Ufledim ufledim,

Balondum yukseldim,

Ufledikce genisledim, hafifledim

Sekillendim.

Nefesim bitene kadar ufledim.

Gozlerimle gordum ben bu degildim!!

Bunu bit pazarinda karsima cikan solar system kitabindan anladim,

Beni bulan 3 gozlu kadindan,

Fitig- dan,

X ve Y lerden, (hucre)

Cunku gorduklerimi sekillendirdim

Duyduklarimi sindirdim

Bu sekilde kodlanmadim.

Bu bi son degil

Bi baslangic degil

Ortasi berisi gerisi degil.

Nefesimi tutarak yapabilicegim bi seye ihtiyacim var sadece.

Bunu biliyorum bu yuzden renkli agliyorum.

Bu yuzden daireler ciziyorum.

Hamurla oynuyorum.

Resim yapiyorum. (ne guzel)

Kelimelerle yol aliyorum. (basta ucmakti)

Simdi parlamak.

Artik parlamak istiyorum

Ve gorunur olmak.

Bu bi son degil

Bi baslangic degil

Sadece yol aliyorum.

Sadece tutabilicegim bi nefes ariyorum.

h.

17 Haziran 2012 / Izmir

coktan secmeli

1704 kere dusundum
nasil boyle olunur diye
kendime cok geldim
cok gittim.

5 Temmuz 2011/ Amsterdam

36poz

venus . jupiter h is m y . I am,he pm 3 Şubat 2011/ Amsterdam

unison

açarsan ölür
açmazsan ölmez
açtım öldü.

4 Ocak 2011/ Amsterdam

mu

yatay cizgi severim ben
yatak izi bi yatay cizgi
diklemesine duran
bir yatak cizgi

12 Aralık 2010/ Amsterdam

um

duma duma dum

10 Aralık 2010 / Amsterdam